İletişim Videolar Galeri Makaleler Çocuk ve Spor Cimnastik Ürünlerimiz Hakkımızda Ana Sayfa

Okul Öncesi Çocuklarda Egzersizin Önemi

Okul Öncesi Çocuklarda Egzersizin Önemi

Orijinal yazının bağlantısı: http://www.bodytr.com/2009/03/yag-yakma-icin-10-ipucu.html
Bu yazı www.bodytr.com den İlşad Özkan`nin izniyle yayınlanmıştır.

Yazan: Egzersiz ve Beslenme Uzmanı Serkan Yimsel

Okul öncesi çocukluğa bebekliği de dahil edebiliriz.

Büyüklerimiz çok doğru söylemiş; ağaç yaş iken eğilir diye. Günümüz teknolojisinin insanoğlunun bedensel hareketlerini her geçen gün daha bir kısıtladığı yüzyılımızda okul öncesi küçük bedenlerin fırsat bulundukça egzersiz yapması, o bedenlerin ileriki yaşlarda daha kuvvetli ve sağlıklı olabilmesini sağlamaktadır. Bu yazımın amacı özellikle okul öncesi çağlarda yapılacak fiziksel aktivitelerin genel olarak faydalarından bahsetmek ve farklı yaş guruplarına göre nasıl aktiviteler seçileceği konularında siz okurlara pratik bilgiler vermektir.

Çocukların gelişme sürecinin, yani neyi ne zaman yapabileceklerinin ya da kavrayabileceklerinin öğrenilmesi, sadece güvenli bir egzersiz ortamının oluşturulabilmesi için değil, günümüz eğitim sistemindeki boşlukların giderilebilmesi için de büyük önem taşımaktadır. Biz büyükler (ve günümüz eğitim sistemi), tabii ki bir büyük gibi düşündüğümüz için çocuklarımızın zeka seviyesini okuma, yazma, yeni bir lisan öğrenme ya da aritmetik beceri gibi modern bilimin gerektirdiği unsurlara göre ölçmekteyiz. Bu unsurlar elbette bir çocuğun eğitiminde gereklidir. Ancak bilim adamları özellikle okul öncesi çocuklarda bedensel aktivitelerin ve yaratıcılığın kullanıldığı oyunların, onların başarısında en az modern bilimin unsurları kadar önem taşıdığına kanaat getirmektedirler.

Her birey, kendine has bir sisteme ve hıza bağlı olarak gelişir. O nedenle insanoğlunun yaşam sürecini kesin sınırlara bölerek genellemelere gitmek her zaman doğru sonuçlar vermeyebilir. Ancak bu kısımda vereceğimiz bilgiler, sizlere bir fikir vermesi açısından yararlı olacaktır. Gebelik ile ilk 15 ay arasındaki sürede birey temel hayatı idame güdüleri olan yiyecek, barınak ve güvenlik duygularını öğrenir ve geliştirir. Bununla birlikte hareket ve denge hissi, diğer bütün 5 duyuya göre ilk gelişen histir. Smart Moves (akıllı hareketler) kitabının yazarı profesör Hannaford’a göre gebelik sonrasındaki ilk 5 ayda bebek daha 5 duyusunu tam olarak geliştirmeden yer çekimi ile başedebilecek ve fiziki çevreyi tanıyabilecek hislerini geliştirmektedir. Yaklaşık bir yaşına geldiğinde bebek sırasıyla sürünme, dik oturabilme, emekleme, yerden kalkma, yürüme ve hatta koşabilme becerilerini kazanmış olur. Hareket hissinin, duyma, dokunma, koklama, tad alma ve görme hislerinden önce gelişmiş olması, fiziksel aktivitenin ve beden kuvvetinin biz insanların hayatında ne kadar önem taşıdığına bir işaret değil midir?

Ünlü bilim adamı Albert Einstein

Ünlü bilim adamı Einstein’in söylediği şu söz, yukarıda verdiğimiz temayı doğrulamaktadır: “Öğrenmek, tecrübe etmek demektir, tecrübe haricindeki herşey, sade bilgiden ibarettir”. Einstein’ın burada demek istediği öğrenmenin görmek, işitmek ya da okumak gibi sadece zihin jimnastiği kullanılarak yapılan işlemlerden ibaret olmadığı, bireylerin fiziksel olarak deneyerek ve yaratıcılık kullanarak geliştirdikleri işlemlerin de önemli olduğudur. Nitekim görme duyusunun sadece %10’unun gözlerde oluştuğunu, diğer %90’lık kısmının dokunma ve hareket güdülerini gerektirdiğini belirten Dr. Hannaford, bir cismi ilk kez gören bir bebeğin o cismi gözleriyle incelemek yerine hemen ona doğru kollarını uzatarak dokunmaya ve onunla oynamaya çalışmasını böyle açıklamaktadır.

Bebeğin gelişimi esnasında onun bedenini kullanmasını gerektiren doğal hereketlerinin kısıtlanmaması çok önemlidir. Doğumdan sonraki fiziksel gelişmede ilk adım, omurga ve boyun kaslarının kuvvetlenmesidir. Böylece bebek başını kaldırabilecek ve çeşitli doğrultulara doğru çevirerek görme duyusunu geliştirecektir. Doktor Hannaford’a göre 45 derece eğimli bebek arabalarına uzun süreler oturtulan ve dolayısıyla boyun ve omurga kaslarını çalıştırma gereği duymadan etrafa bakan bebeklerde ilerde görme duyusunun tam gelişmesi sağlanamamaktadır. O nedenle bebeklerin genellikle yatay düzlem üzerinde yer çekimine karşı kendi kaslarını kullanarak mücadele etmesi ve bu kaslarını kullanması çok önemlidir.

Bebeğin boyun ve omurga kasları kuvvetlendikten sonra onun fiziksel gelişmesinde sırasıyla sürünme ve emekleme basamakları gelir. Özellikle emekleme aşaması bebeğin gelişiminde çok önemlidir ve bebeğin daha erken yürümesi için yürümeye yardımcı olan aletler ile geçiştirilmeye çalışılmamalıdır. Doktor Hannaford araştırmalarında göstermiştir ki emekleme hareketi, beynin iki yarıküresi arasındaki iletişimi güçlendiren sınır yollarının gelişimini sağlamaktadır. Böylece vücudun her iki tarafı aynı anda çalışabilmekte ve bebeğin yaşı ilerledikçe onun öğrenme hızı artmaktadır. Bebeklerin egzersizlerinin ana hatlarıyla ilgili olarak uzmanlar, etrafı ve cisimleri keşfetmeye çalışmanın en güzel başlangıç olduğunu söylemektedirler. O nedenle bebeklerinize onların uzanabilecekleri, kaldırabilecekleri ve tutup fırlatabilecekleri oyuncaklarla dolu ve güvenli bir oda ayırmanız çok önemlidir. Onların boyuna uygun tutunup vücut ağırlıklarını çekerek kalkabilecekleri tahta barlar güzel bir alternatif olabilir. Onların ellerinden tutarak da bu çekme egzersizini çalıştırabilirsiniz. Sık sık onları yüzükoyun yere bırakarak etrafı keşfetmeleri için boyun ve üst omurga kaslarını kullanarak yer çekimine karşı mücadele etmelerini sağlayınız. Yalnız bu pozisyonda çok uzun süre kalmamalı ve özellikle uykuya dalmamalı. Merdivenlerin başlangıcına giden yolları bloke ediniz ve kırılabilecek ya da çektiklerinde üzerlerine düşebilecek cisimleri (sehpa, tabure vs) ortamdan uzaklaştırınız.

Bedensel egzersiz yapan çocuklar tırmanma gibi değişik egzersizler de yapabilirler.

Onbeşinci aydan 3 buçuk yaşına kadar olan dönem içerisinde bireyler; kendilerini ve çevrelerindeki insanları tanımayı, kendi duygularını, lisanı ve yaratıcılığı öğrenirler. Ayrıca hafızanın ve sosyal ilişkilerin geliştiği dönem de bu dönemdir. Doktor Hannaford’a göre öğrenmenin ve yaratıcılığın büyük bir kısmının geliştiği bu dönem bol bol oynamayı gerektirir. Özellikle çocukların kendi yaratıcılıklarını kullanarak ve birbirleriyle etkileşerek oyun esnasında öğrenmesinin, en hızlı ve etkili öğrenme yolu olduğunu belirten Hannaford, ne yazık ki günümüzde oyun imkanlarının çok kısıtlandığına işaret etmektedir. Bir zamanlar tarlalarda bahçelerde hayal güçlerini kullanarak ve ağaç dalları, ipler, karton kutular ya da eski giysiler kullanarak kızılderili kovboy oyunları, evcilik oyunları ya da uçak pilotluğu oyunları oynayan çocuklarımız, bugün elektronik oyuncaklar, bilgisayar oyunları ve televizyon ile meşgul durumdadır.

Televizyon ve bilgisayar oyunları, sadece hareketi azalttığı ve güneş ışığından faydalanmayı engellediği için değil, ayrıca hayal gücünü ve yaratıcılığı yok ettiği için de çocuklarımız için zararlıdır. Öğrenme işi deneyim ve komünikasyon yolu ile olur, bir ekrandan hızla gelip geçen binlerce resim ile değil. Bu nedenle televizyon yolu ile öğrenmenin ne doğal ne de sağlıklı olduğunu vurgulayan Hannaford, günde 6 ya da daha fazla saat televizyon seyreden çocuklarda, hiç seyretmeyen ya da çok az seyreden çocuklara göre daha düşük IQ seviyelerinin tespit edildiğini göstermektedir. Doktor Hannaford’un da dahil olduğu bir çok araştırmacı, çocukların en az 8 yaşına gelene kadar onlara televizyonun yasak edilmesi, bunun yerine onların sık sık dışarıda, kendi oyuncaklarını kendileri yaratarak oynayacakları oyunlara teşvik edilmesi gerektiğini belirtmektedir.

Fiziksel aktivitenin zihinsel gelişime ve öğrenmeye olan etkisi özellikle son yıllarda yapılan araştırmalardan sonra daha bir açıklık kazanmıştır. Öyle ki koordinasyonu gerektiren kas aktiviteleri, bireylerde sınır hücrelerinin büyümesini sağladığı gibi, sınır bağlantılarının miktarını da arttırmaktadır. Kanada’da yapılan ve yaklaşık 500 öğrencinin katıldığı bir araştırmada günde yaklaşık 1 saat beden eğitimi dersine giren öğrenci kısmı, hiç bir fiziksel aktivitede bulunmayan öğrenci kısmına göre sınavlarında daha başarılı olmuşlardır. Aynı şekilde Amerika’nin İllinois eyaletinde bir okulda yapılan araştırmada zihinsel uyarı testleri sonucu fiziksel aktivitelere sık katılan çocukların diğerlerine oranla daha fazla uyarıyı algılayabildikleri ve cevap sürelerinin daha kısa olduğu bulunmuştur.

Beden eğitiminin çocuk fiziksel gelişimine sağladığı en büyük faydalardan birisi, hiç kuşkusuz kuvvetli bir kemik dokusunun kazanılmasıdır. Nedense kemik dokusunun kazanılmasından bahsedildiğinde ebeveynlerin ilk aklına gelen süt içimidir. Halbuki yapılan araştırmalar göstermiştir süt içme ile kemik dokusunun gelişimi arasında oldukça zayıf bir bağlantı bulunmaktadır. Araştırmacılar, yerçekimine karşı yapılan ve genç kemiklerde dikey yük oluşturan egzersizlerin (yürüme, çömelip kalma, sıçrama, ip atlama vs.) kemik gelişimine en çok yarar sağlayan unsurlar olduğunu belirtmektedirler.

Onbeşinci ay ile 3 buçuk yaş arası dönemde yapılacak aktivitelerle ilgili ana hatlar kısaca şöyledir; en az 30 dakika planlı aktivite ve en az 1 saat kadar da serbest oyun imkanı sağlanmalıdır. İçerde yapılan aktivitelere olduğu kadar dışarıda ve doğada yapılan aktivitelere de yer verilmelidir çünkü bu çocukların doğayı keşfedebilmeleri için gereklidir. Planlı aktivitelerden kastımız, anne ya da baba gibi bir gözeten ve katılımcı eşliğinde kontrol edilen aktivitelerdir. Bu aktivitelere örnek olarak çocuk parkında oynamak, top ve futbol oyunları, hayvan yürüyüşlerinin taklitleri ve dans gösterilebilir. Serbest oyun içinse küçüğün el-göz koordinasyonunu geliştirecek küplerle ev kurma veya bir oyuncak yer süpürgesini çekip itme aktiviteleri yapılabilir. Bu dönemdeki çocukların 1 saatten fazla hareketsiz kalmaması sağlanmalıdır. (televizyon, video oyunları, bebek arabasında ya da bebek sandalyesinde statik oturmalar) Özellikle ev içerisinde, çimenlerde ya da sahil kumu üzerinde küçük ayakların kuvvetlenmesi için sık sık ayakkabıların çıkartılması ve yalın ayak ile yürünmesi tavsiye edilir. Sokakta ya da asfalt üzerinde tabii ki ayakkabı giyilmelidir. Yürüyüş ayakkabılarının yumuşak ve bükülebilir olması, ayağa tam oturması ve ayak bileğinin tam hareketine izin vermesi, ayakkabı konusunda dikkat edilmesi gereken hususların başında gelir.

Bedensel egzersizler yapan çocuk, daha sağlıklı daha mutlu olabilecektir.

Çocuk parkında yapılan oynamalarda mekanın güvenliği esastır. Parktaki aletlerin çocuğun yaşına uygun olması gerekir. Özellikle yeni parklarda hangi yaşa göre dizayn edildiği ilan edilmektedir. Zemin yumuşak bir zemin olmalıdır, rendelenmiş kauçuk, yönga ya da kum zeminler, beton ya da asfalt zeminlere göre daha güvenlidir. Bu zemin üzerinde kırık cam parçaları, yerden çıkıntı yapan ve küçük ayakların takılabileceği ağaç kökleri ya da metal boru uçları bulunmamalıdır. Tırmanma demirleri 1 buçuk-2 metrenin üzerinde olmamalıdır, unutulmamalıdır ki zemin ne kadar yumuşak olursa olsun 3 buçuk metrenin üzerindeki düşmeyi hiç bir zemin yapısı kontrol edemez. Salıncak ve diğer benzeri geniş hareket alanı olan aletler, diğer aletlerden uzak bir boş alana inşa edilmiş olmalıdır, çünkü kimse çocuklarının başka bir alete doğru yürürken hızla hareket eden bir salıncak tarafından hedef alınmasını istemez. 3 buçuk yaş ile 6 yaşları arasında çocuklar kişisel imaj, iç güdü, hareket ve ritim duyuları ile düşünce bütünlüğünü geliştirirler. Ana okulu yaşları olarak da bilinen bu yaşlarda çocuklar önemli bir evre atlatmaktadırlar çünkü ebeveynlerine daha az bağlı bir duruma gelmektedirler. Aile konuşmalarında ya da yemek hazırlama gibi işlerde daha katılımcı durumdadırlar. Öğrenme içgüdüsünün gelişmesiyle birlikte dünyayı tanıma ilerlemiştir ve bu yaşlarda çocuk sürekli soru sormaya başlar. Ufak tefek işlerde kendisine güvenilmesini ve o işi kendisinin yapmasını ister, o nedenle ebeveynlerin balığı ona hazır vermesi yerine, nasıl balık tutulacağının öğretilmesi daha doğru olacaktır.

Fiziksel aktivite, tıpkı bir önceki yaş gurubunda olduğu gibi bu yaş gurubunda da oldukça önemlidir çünkü anaokulu yaşlarında çocuklarda bitmek bilmeyen bir enerji yoğunluğu bulunmaktadır. Bu yaşlarda çocukların sadece aile içinde ya da kendi başlarına oynamalarından ziyade, oyun alanlarında diğer çocuklarla oynamaya teşvik edilmeleri, paylaşma duyularının gelişmesi için gereklidir. Günde en azından 1 saatlik planlı aktivite ve de 2 saatlik serbest oyun zamanının ayrılması dikkate alınmalıdır. Doktor Hannaford’a göre günümüz modern eğitim sisteminin hatalarından biri, çocukların çok erken yaşlarda okula başlamaları ve ders süresi boyunca (40 dakika ila 1 saat arası) onların pür dikkat bir yazı tahtasına odaklanmalarıdır. İnsan göz yapısının 9 yaşından evvel tamamen gelişmediğine dikkati çeken Hannaford, erken yaşlardaki çocukların uzun süreler sabit olarak bir resme, yazıya ya da televizyon programına bakmalarının ilerde miyopluk sorununu yaratabileceğini vurgulamaktadır.

Çocuk oyunları çocukların bedensel egzersiz de yaptığı çok faydalı ve eğlenceli işlerdir.

Planlı fiziksel aktivitelere örnek olarak top yakalama, kaleye şut çekme, çok yüksek olmayan ve üzerinde kolaylık açısından düğümler olan bir halata tırmanma, ip atlama, anne-baba ile yapılan minder güreşleri, kamp ve çadır kurma aktiviteleri, bahçede fidan dikme ya da karton kutular, köpükler kullanılarak yapılan bir denge parkurunda çeviklik ve denge çalışmaları gösterilebilir. Serbest oyunlarda ise çocuk güvenli bir ortamda arasıra kontrol edilerek kendi kendine oynayacaktır. Bu aktivitelere örnekler ise oyuncaklarla oynama, boyama, çizme, evcilik oyunları, zeka oyunları ya da kız çocukları için elbise ve süslenme oyunları verilebilir. Birçok anne-baba çocuklarının organize spor dallarına atılması için çok isteklidir. Her ne kadar bazı spor branşlarının ligleri 4 yaşındaki çocuklara bile açık olsa da, uzmanlar okul yaşından önce çocukların bu spor dallarına atılmalarının uygun olmadığı görüşündedirler. Buna neden olarak ise spor dallarının kazanma hırslı ortamı ile karmaşık kurallarını öne sürmektedirler. Bunun yerine anne veya baba ile yapılan basit top fırlatma, top yakalama, tek ayak üzerinde denge, bisiklete binme, bir ağaçtan diğer ağaca kadar yarışma gibi spora hazırlayıcı ancak aşırı kuralcı olmayan aktiviteler tercih edilmelidir. Her ne kadar bu 1 saatlik planlı fiziksel aktivite gözlere az görünse de, bugün gelişmiş devletlerde anaokulu çocuklarının büyük bir çoğunluğu bu sürenin yarısından daha az bir süre egzersiz yapmaktadırlar. Özellikle Amerika’da 2 ila 5 yaşları arasında artmaya başlayan obezite tehlikesi bu bulguları açıklamaktadır. Bu yaşlardaki her 10 çocuktan birisinin aşırı şişman olduğuna dikkati çeken profesör doktor Russ Pate, yuvada aktif olmayan çocuğun yuva dışında da aktif olmayacağını belirterek anne ve babaları anaokulu seçerken dikkatli olmaları konusunda uyarmaktadır. Şimdiye kadar verdiğimiz egzersiz örneklerinden de anlaşılabileceği gibi, ergenlik öncesi çocukların fizyolojisi, uzun süren aerobik tarz egzersizlere nazaran, kısa süreli, çabukluk ve beceri gerektiren, sık sık az dinlenme aralıklı anaerobik egzersizlere daha yatkındır. Bunun nedeni küçük bedenlerdeki asit konsantrasyonunun (ph) egzersiz esnasında aşırı yükselmesidir. Bu nedenle okul öncesi çocukların uzun koşular ya da benzeri monoton aktiviteler yerine, kaleye şut çekme, ip atlama, kısa yarışlar gibi patlayıcı ve anabolik (yapıcı) özellikte aktivitelerde bulunması daha doğru olacaktır. Her ne kadar bu yazı okul öncesi çocukların egzersiz konusunu ele alsa da, 6 ila 12 yaşları arasında çocukları olan ve bu yaşlarda aletli ya da serbest ağırlıklı salon egzersizlerinin yapılmasının doğru olup olmadığını merak eden okurlar için bu kışma da yer ayırdık. Özellikle 70’li yıllarda ileri sürülen ve ağırlık çalışmalarının çocuk kemik uzamasına engel olduğu iddiaları, National Strength and Conditioning Assosiation (NSCA) organizasyonunun araştırmaları sonucu çürütülmüştür. Bu araştırmalar göstermiştir ki olimpik halter kaldırma antrenmanı şeklinde olmadıkça, doğru planlanmış bir ağırlık ve kuvvet idmanı çocuklarda hiç bir boy uzama engeli yaratmamış, yerine %30 ila %40 oranında kuvvet artışı sağlamıştır.

1985 senesinde açıklanan ağırlık egzersizi ana hatlarını belirleyen araştırmaların gösterdiği üzere 6 ila 12 yaşları arasındaki çocukların mutlaka bir gözetmen eşliğinde çalışmaları, başlangıçta muhakkak sağlık ve fiziksel yeterlilik sınavlarından geçirilmeleri, kullanacakları makinelerin bedenlerine uygun boyutta ayarlanabilir olması, egzersizlerin yarışma havasında yapılmaması, muhakkak ısınma ve soğuma sürelerine yer verilmesi, maksimal ağırlıklardan kaçınılması, haftada 2-3 kere ve 20-30 dakikalık sürelerde çalışılması, Okul öncesi çocuklar doğal ortamlarda ya da parklardaki uygun araç gereçlerde beden egzersizleri yapabilirler. Tabii ki yetişkinlerin denetimi güvenliklerini arttıracaktır.5-6 egzersiz, 6-15 tekrar ve 1-3 setli egzersizlerle çalışılması, vücut ağırlığının kullanıldığı çömelip kalkma, sınav ve barfiks gibi egzersizlere de yer verilmesi gereklidir. Bu yaş gurupları için unutulmaması gereken bir husus, egzersizlerden elde edilen kuvvetin kas hipertrofisinden (hacim) ziyade sinirsel uyarım faktörlerine bağlı olduğudur. Bunun nedenlerinden birisi ergenlik öncesi testosteron hormonu miktarının yetişkin bir bireydeki testosteron miktarına göre onda biri seviyelerinde olmasındandır.Bir diğer neden ise kas kitlesinin vücut kitlesine göre oranı daha düşük durumdadır. Yetişkinlerde kas kitlesi vücut ağırlığının %40’i iken ergenlik öncesi çocuklarda bu oran %25-30 arasıdır.

Çocuk sağlığı ve egzersiz konularından bahsedip de az da olsa beslenme ve gıda seçimine değinmeden geçmenin doğru olmadığı görüşündeyiz. Birçoğumuz, çocukların performansı ve sağlığı için gerekli olan herşeyin modern bilimin buluşlarında yani ilaçlarda, vitamin haplarında, mineral katkılı özel paket yiyeceklerde ve sportif gıdalarda bulunduğunu düşünmekteyiz. Sizce yiyecek ve ilaç sanayiinde devrimi yaratan bu modern ülkelerde şişmanlık, diyabet ve kanser gibi kronik rahatsızlıkların artmaya ve çocuk yaşlarda bile ortaya çıkmaya başlaması biraz garip değil mi? Bu ikilemin kökeninde, insanoğlunun doğa ile kurduğu bağlantıyı kaybetmeye başlaması ve doğadan daha üstün olduğunu ispatlamaya çalışması yatmaktadır. Gerek çocuk, gerekse yetişkin bireylerin sağlığı için temel teşkil eden bütün besinler tabiat ana tarafından halı hazırda insanoğluna sunulmuştur. Bu kısımda sadece sizlere bu temel besinleri hatırlatmak ve neden önemli olduğunu göstermek amacındayız.

Bu ana besinlerin başında hiç şüphesiz aslında katı bir bir besin maddesi olmayan, ama organizmamızı kusursuz bir şekilde besleyen su gelmektedir. Su insan vücudunun %45’i ila %75’ini oluşturur. Bu değerin böyle geniş aralıklarda seyretmesinin nedeni vücut kompozisyonundaki farklılıklardır. Kas kitlesi yoğun olan bireylerde su oranı daha fazladır çünkü bir kas hücresinin %75’i sudur. Yağ hücrelerinde ise su hemen hemen hiç yok gibidir. Suyun vücuttaki görevleri saymakla bitmez. Sindirime yardımcı olur, çünkü sindirim enzimlerinin çözücüsü ve taşıyıcısıdır. Akciğer yüzeylerinin sürekli nemli kalmasını ve oksijenle daha kolay etkileşmesini sağlayarak solunuma yardımcı olur. Kanımızda oksijenin daha etkili taşınmasını sağlar. Sodyum ve potasyum tuzlarının çözünmelerinde etkili olarak sinir uyarıları ve kas kasılmalarını kontrol eder. Yeterli şu içen bireyler bu nedenle daha kolay ve hızlı öğrenirler. Su, protein yapısı ve fonksiyonlarında görev alır. Ayrıca omurga ve vücudun diğer eklem aralıklarına süspansiyon sağlayarak bel ağrıları, kireçlenme vs gibi olumsuzlukları geciktirir. Bütün bu hayatı fonksiyonları düzenleyen su, diyetimizde çok önemlidir ve her bireyin günde vücut ağırlığının her 25 kilogramı başına en az 1 lt su tüketmesi önerilir. Bunun yanında vücut suyunu azaltan maddeler de vardır ki bunların başında kahve, çay, kafeinli/sportif içecekler ve çikolata gelir. Bu maddeler suyun böbreklerden geri emilimini engelleyerek vücutta şu kaybına neden olurlar. Bu işlem uzun süre devam eder ve bir alışkanlık haline gelirse vücut su ihtiyacına olan hassasiyetini kaybedecek ve suya en çok ihtiyaç olunduğu durumlarda bile bireyler susuzluk duymayacaklardır. Birçok araştırmacıya göre bu durum kronik hastalıkların başlangıcıdır ve bireyler şu eksikliğini ilaçlar ve tıbbın verdiği diğer yollar ile gidermeye çalışacaktır. Bu duruma düşmemek için özellikle çocukların yukarıda bahsettiğimiz maddeleri eser miktarlarda tüketmeleri, uyku düzenini de bozduğu gerekçesiyle özellikle öğleden sonra kafeini içeren hiç bir maddeyi yememeleri yerinde olacaktır.

Beslenme konusunda suyun ardından dengeli bir şekilde alınması gereken proteinler, yağlar ve karbonhidratlar gelir. Proteinler ve yağlar hücre zarının yapısında görev alırlar ve çocukların büyümesinde gereklidir. Ayrıca proteinler hemoglobin, kas fibrili, antikor ve hormon yapısına katılarak vücutta önemli işlevleri yerine getirirler. Hayvansal gıdaların birçoğu protein açısından zengindir. Bunların arasında otla beşili ve sağlıklı hayvan etleri, hakiki inek şutu ve çiftlik yumurtası örnek gösterilebilir. Protein, bitkisel kaynaklardan da karşılanabilir ancak doğru bir kombinasyona gidilmelidir. Baklagillerin ve sebzelerin karıştırılarak yapıldığı ve yumurta gibi besinlerle desteklendiği yemekler, et ve et türevlerinin yerini doldurabilir. Eşansiyel yağların sağlanabilmesi içinse köy tereyağı, balık yağı, zeytin yağı, çekirdek ve çığ fındık-badem gibi yemişlerin yenilmesiyle kazanılan yağlar muhakkak rafine bitkisel yağ veya margarinlere oranla daha çok tercih edilmelidir. Karbonhidratlar, ya da birçok şeker molekülünün biraraya gelmesiyle oluşmuş zincir yapılar, vücudumuzu için temel enerji kaynağıdır. Özellikle sebze, meyve ve hububatlar karbonhidratların bol bulunduğu besinlerdir. Vücut için önemlidir ancak protein ve yağlarla bir denge içerisinde alınması gereklidir. Beslenme konusunda daha fazla bilgi için yazı dizimdeki diğer makaleleri okuyabilirsiniz.

Çocukların birbiriyle oynaması onların bedensel egzersizlerini doğal ve eğlenceli olarak yapmasına olanak verir. Merak etmeyin bu çocuklar birbirine çarpışmayacak şekilde atladılar.

Beslenme konusunda ebeveynlerin en çok dikkat etmesi gereken konu, çocukların basit şekerlerden olabildiğince uzak kalmasıdır. Basit şekerler genellikle karbonhidrat türevlerinin işlemlerden geçirilmesi ve paketlenme usulü ile raflarda ya da buzdolaplarında daha uzun süre dayanabilmesi amacıyla üretilen yiyeceklerdir. Vücuda hiç bir vitamin ya da mineral getirmez iken tersine vücuttan esansiyel besin kaybına neden olurlar. Bu yiyeceklerin başında her türlü tatlı ve pastane ürünleri, çikolatalar, şekerlemeler, taze sıkılmış olmayan meyva suları, kola ve diğer gazozlu içecekler, modern kahvaltılık mısır gevrekleri (corn flex) ve bir çok ketçap türevi gelmektedir. Basit şekerlerin aşırı tüketilmesi sonucu vücutta meydana getirdiği hasarlara örnek olarak; bağışıklık sisteminin zayıflaması ve hastalıklara karşı dayanıklılığın azalması, besin alerjileri ve barsak parazitleri olasılığının artması, vücut asitliğini artmasıyla kemiklerden kalsiyum eksilmesine neden olması, kulak yolu iltihaplarına ortam hazırlaması, derslerde konsantrasyonu azaltması, diş çürümelerini hızlandırması, sempatik sinir sistemi hormonlarını salgılayan adrenal bezlerin aşırı yorulmasına neden olması, diyabetik (kan şekeri) hastalığına zemin hazırlaması ve şişmanlığa yol açması gösterilebilir. Çok değil, sadece 400 sene öncesine kadar insanoğlunun doğrudan alabileceği hiçbir basit şeker türevinin bulunmadığı, sinir sisteminin ve beynin ihtiyaç duyduğu glükozun şeker pancarı, meyveler, sebzeler ve hububatlar gibi kompleks karbonhidratların sindiriminden kazanıldığı düşünülürse neden yukarıda bahsettiğimiz yiyeceklere ihtiyacımızın olmadığı daha iyi anlaşılacaktır. Umarız bu yazıda belirttiğimiz çocuklar için fiziksel aktivite ve beslenme ile ilgili bilgiler siz büyükleri yeterince aydınlatmaya ve motive etmeye yardımcı olacaktır. Çocuklar, hemen hemen her konuda büyükleri taklit etmeye ve yaptıklarını yapmaya çalışan varlıklardır. O nedenle bu bilgileri kuru bilgi olarak alıp kendilerine tavsiye vermek yeterli değildir. Siz büyüklerin hareketli bir yaşam sürmesi, sık sık fiziksel olarak kendinizi meşgul edecek uğraşlarda bulunması, televizyon ve videoyu daha az seyretmesi ve sağlıklı, evde pişen yemekleri tercih etmesi, çocuklarınızın da hayat boyu sürecek bu güzel alışkanlıkları edinmesini garantileyecektir. Unutulmaması gereken bir diğer nokta, gerek büyükler, gerekse çocuklar için herhangi bir fiziksel aktivite programına başlamadan önce bir uzman doktor ve diyetisyenin görüşlerinin alınması gerekliliğidir.

Geleceğin sağlığı, onların sağlığına bağlıdır…

Deneme antrmanları ücretlidir. Telefon Numaramız

Ürün ara

Cimnastik Eğitim Videoları Cimnastik Malzeme Videoları Deneme Antrmanı ve Kayıt Koşulları Şaşmaz Salonumuz Kazım Karabekir Salonumuz Mamak Salonumuz Çok Yakında
ANKET
Web sitemizi beğendiniz mi?
Evet - (1528)
Pdd
Hayır - (370)
Pdd
Türkiye Cimnastik Federasyonu Federation Internationale de Gymnastique European Union of Gymnastics